Güneş
Güneş Taşkıran, 1 Aralık 1999’da İstanbul Yenibosna’da doğdu. Müziğe 9 yaşında ilgi duymaya başladı, 12 yaşında ilk şarkı sözlerini yazdı ve besteler yaptı. Müzikal yolculuğu, 2014 yılında O Ses Çocuklar yarışmasında sahne almasıyla görünürlük kazandı. R&B, pop ve Türkçe rap türlerinde üretim yapan Güneş, müzikal kimliğini erken yaşlarda kurmaya başladı. 2020 yılında Uzi ile birlikte seslendirdiği “Dua” adlı parça büyük çıkış yaptı. Parça, YouTube’da milyonlara ulaştı, Spotify’da en çok dinlenen şarkılar arasında yer aldı ve Güneş’i geniş bir dinleyici kitlesiyle buluşturdu. Aynı yıl “Suçlarımdan Biri” ve “NKBİ” gibi şarkılarla dijital müzik platformlarının üst sıralarına yerleşti. “Dua” sayesinde yılın en iyi çıkış yapan sanatçısı ödülünü kazandı. 2021 yılında Apple Music’in Türkiye’de başlattığı “Yıldızı Parlayanlar” programının ilk konuğu oldu. Bu süreçte hem üretkenliğini artırdı hem de yeni dinleyicilerle buluştu. 2022 yılında Spotify’ın müzik sektöründe kadın eşitliğini desteklemek amacıyla başlattığı EQUAL kampanyasında yer aldı. Bu sayede New York Times Meydanı’nda dijital billboard’da yer alan ilk Türkiye çıkışlı kadın sanatçılardan biri oldu. Aynı yıl Number One Müzik Ödülleri’nde “En İyi Rap Şarkıcısı”, “En İyi Klip” (NKBI) ve “En İyi Şarkı” dallarında aday gösterildi. Spotify verilerine göre, 2022 yılında Türkiye'de en çok dinlenen ikinci kadın sanatçı oldu. 2022'de yayımladığı ilk albümü Atlantis, duygusal yoğunluğu ve çarpıcı sözleriyle dikkat çekti. Albümün bazı şarkılarını kişisel keşifleriyle bağdaştırarak yazdı. 2023 yılında Sony Music Türkiye ile anlaşarak kariyerine yeni bir yön verdi. Bu anlaşma sonrası çıkan Pop albümü, daha deneysel ve dans odaklı parçalarla Güneş’in sahne enerjisini yansıttı. Kariyeri boyunca Ezhel, Uzi ve Motive gibi isimlerle iş birliklerine imza attı. Şarkılarında yaşanmışlık, gözlem ve duygularını harmanlayan bir anlatım benimsedi. Duygusal yoğunluk, özgüvenli ifade ve güçlü melodiler onun şarkı sözlerinde belirginleşti. Sanatı; içe dönük bir dürüstlükle, dış dünyayı sorgulayan bir bakış açısıyla şekillendi. Müziği kendisi için yalnızca bir ifade biçimi değil, aynı zamanda yaşamsal bir ihtiyaç olarak tanımladı. İlhamını bazen duygularından, bazen bir filmden ya da bir kıyafetten alarak üretim sürecini içgüdüsel bir yerden besledi. Dansı, sahneyi ve doğrudan temas kurduğu canlı performansları en heyecan verici anlar olarak tanımladı.