İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası (İDSO), Türkiye’de 19. yüzyıldan süregelen Avrupa tarzı orkestra geleneğinin İstanbul’daki en köklü temsilcilerinden. Kökenleri 1827’de Donizetti Paşa’nın kurduğu Musika-yi Humayun’a uzanırken, günümüz yapılanmasının temelleri 1945’te Cemal Reşit Rey tarafından kurulan İstanbul Şehir Orkestrası’na dayanıyor. 1969’da bazı kadroların Devlet Opera ve Balesi’ne katılması ve 1972’de Kültür Bakanlığı’na bağlanarak resmî olarak İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası adını almasıyla devlet orkestraları arasında güçlü bir konum edindi.
Kariyer boyunca repertuvarına hem Batı klasik eserlerini hem de Türk bestecilerinin çalışmalarını dengeli biçimde yerleştirdi; kuruluşundan itibaren özellikle Türk Beşleri ve çağdaş Türk bestecilerinin eserlerini sahneye taşıma sorumluluğunu benimsedi ve birçok eserin ilk seslendirmesini gerçekleştirdi. Orkestra, Gotthold E. Lessing ile Mükerrem Berk’in yönetiminde kadrosunu hızla tamamlayıp düzenli konser faaliyetine başladı; bu süreçte ulusal turneler düzenlediği gibi uluslararası festivallerde de Türkiye’yi temsil etti.
Sahne yaşamında kimi dönemler mekân değişiklikleri yaşadı; Atatürk Kültür Merkezi’nde (AKM) verdiği geleneksel Cuma konserleri uzun süre orkestra için merkezî bir rol oynadı. AKM’nin 2008’de kapanmasının ardından uzun süre salon arayışında bulunurken Aya İrini, Caddebostan Kültür Merkezi ve Maçka gibi farklı sahnelerde programlarına devam etti. Bu periyot, orkestranın esneklik gösterip farklı mekanlarda dinleyiciyle buluşma pratiğini güçlendirdi.
İDSO, uluslararası üne sahip şefler ve solistlerle çalışarak hem Türkiye’de önemli eserlerin seslendirilmesine katkı sağladı hem de yurtdışında Türk müzik kültürünün tanıtımına imkân verdi. Repertuvarında klasik senfoni, konçerto ve çağdaş eserleri bir arada tutarken, yerli bestecilere verdiği önem sayesinde Türkiye’nin orkestral mirasının genişlemesine doğrudan katkı sundu. Zaman içinde orkestranın ses renginde ve program seçimlerinde modernleşme çabaları gözlemlenirken, köklü geleneğini koruyup güncel bestecilikle ilişki kurmayı sürdürdü.
Kısa olarak, İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası uzun bir geçmişi ve düzenli sahne pratiği olan, Türk klasik müzik yaşamında hem kanonik repertuvarı hem de yerli bestecileri sahneye taşıma misyonuyla öne çıkan bir kurum. Hem yurtiçi turneler hem de uluslararası etkinliklerdeki varlığıyla Türkiye’nin senfoni orkestracılığı geleneğinin önemli bir ayağını temsil ediyor.
